Bilindiği üzere, son yapılan Mahalli İdareler Genel Seçimlerinde Hakkari Belediye Başkanı olarak seçilen Mehmet Sıddık Akış, 3 Haziran 2024 tarihinde Hakkari Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma dayanak gösterilerek İç İşleri Bakanlığı tarafından görevden geçici olarak uzaklaştırılmış ve yerine kayyım atanmıştır. 

Bunun üzerine aralarında Ankara Barosunun da bulunduğu 28 baro “Kayyım Atamalarına Son Verilmelidir” başlıklı ortak bir açıklama yayınlamıştır. Bu açıklamada özetle seçmen iradesinin tanınmadığı, masumiyet ilkesinin çiğnendiği iddia edilmiş ve görevden uzaklaştırılan Mehmet Sıddık Akış’a destek olunmuştur. 

Ankara Barosu ve açıklamada yer alan diğer barolar vahim bir hata içindedir. Şöyle ki; 

Görevden alınan Mehmet Sıddık Akış’ın, terör örgütü adına sorgulama yaptığı, kepenk açtırmamak için esnaf üzerinde baskı kurduğu, yine örgüt adına vergi topladığı, terörist cenazesi düzenleyip halkın buraya katılımını sağlamaya çalıştığı, PKK kamplarına giderek üst düzey örgüt mensupları ile görüştüğü ve örgütün ihtiyacı olan birçok alanda faaliyet yürüttüğü noktasında ciddi iddialar mevcuttur.

Öncelikle soruşturma dosyası içerisinde yer alan bu iddiaları görmezden gelmek ve bilgi sahibi olmadan yorum yapmak baro yönetim ve başkanlarına yakışmamaktadır. Bu tavrı sergileyen baro başkanı ve yönetimlerine soruyoruz, yukarıda saydığımız fiilleri işlediği iddia edilen bir kişinin belediye başkanı olarak devam etmesi mümkün müdür? 

Kaldı ki masumiyet karinesi de ihlal edilmiş değildir. Zira görevden uzaklaştırma ve kayyım atanmasının Anayasanın 127 ve Belediyeler Kanunu’nun 47. Maddeleri gereğince İç İşleri Bakanlığı tarafından geçici bir tedbir olarak uygulandığı tartışmasızdır. 

Yukarıda sayılan iddialar çerçevesinde Anayasa ve Belediyeler Kanunu’nda hüküm altına alınan maddeler çerçevesinde şahsın görevden uzaklaştırılarak belediyeye kayyım atanması, hukukun gerçek anlamda uygulanmasıdır. Bu hukuki uygulamayı eleştirerek, bulundukları makamları ve hukuku her fırsatta teröre alan açarak PKK’ya nefes borusu olmak için kullanan baro başkanları ve yönetimleri ilgili barolara mensup avukatları temsil etmemektedirler.

Tüm bu iddialar ortada iken; terör örgütü PKK'ya lojistik destek sağlayarak, tüm olanaklarını seferber ederek, çocukları dağa kaçırarak, Mehmetçiğimizi şehit eden DEM/PKK'ya belediyelerin teslim edilemeyeceği hukukun ve Anayasamızın gereğidir. Belediyeler hendeklerden çıkartılan PKK’ya bırakılamaz. Bu gerçeğe aksi tavırlar, Türkiye’nin birliğini, bütünlüğünü teröre karşı mücadelesini hiçe sayarak “hukukçuluk” oynamaktan başka bir şey değildir.

Hukukun, Anayasamızın ve Milli güvenliğimizin gereği, terörün siyasi uzantısı DEM Parti'ye karşı kayyımla başlayan mücadele, HDP/DEM Parti kapatılarak tamamlanmalıdır. Bölücülüğe, Batı emperyalizminin bölgedeki maşası olmaya müsamaha göstermek, ona özgürlük alanları tanımak hukukla değil aymazlıkla tarif edilir. 

Başta mensubu olduğumuz Ankara Barosu Başkanı ve yönetimini de göstermelik değil, gerçek anlamda hukukun yanında olmaya, her fırsatta Batı destekli bölücü terör örgütüne meşruiyet sağlayan, kalkan olan ve nefes alma imkânı sağlayan açıklamalar yapmaktan vazgeçmeye çağırıyoruz. 

Başta Ankara Barosu avukatları olarak baroların  yönetimlerini bu anlayıştan kurtaracak mücadeleye katılmaya davet ediyoruz gibi bir ifade eklemekte fayda var.